Cinsel ilişki, genelde kişinin cinsel yaşamı boyunca, özelde o andaki cinsel etkinlikte adım adım ilerleyen bir süreçtir. Erken yaşlarda el ele tutuşur, öpüşür, giyinik sarılmalar, sınırlı dokunmalar yaşar, sonra çıplak sevişmelere, cinsel organların uyarılmasına, cinsel birleşmeye doğru ilerleriz. Cinsel birleşme yaşamayan çiftlerin sevişmeleri genellikle daha uzundur ve daha çeşitli uyarılar içerir. Çiftin cinsel yaşamına cinsel birleşmenin eklenmesiyle, sık yapılan bir hata tüm sevişmenin birleşme odaklı hale gelmesi, diğer tüm uyarıların ihmal edilmesi, ön sevişmenin bazen tamamen yok olmasıdır. Oysa ön sevişme kadınlar için olduğu kadar erkekler için de önemli ve gereklidir. Çok kısa veya çok monoton ön sevişme, her iki cinsel eşin de hem yeterince uyarılmasını hem de alabileceği kadar haz almasını engelleyen, üstelik çoğu kez bir sonraki sevişmeye isteği azaltan bir durumdur. Kadınlar da erkekler de cinsel ilgi ve istek duyarak sevişmeye başlar, kendilerinin ve cinsel eşlerinin uygun uyarılarıyla cinsel açıdan uyarılır, zevk alır, erkeklerde penis sertleşir, kadın cinsel organlarında ıslanma oluşur. Erkek ve kadının cinsel fizyolojilerinde bazı farklar vardır. Kadınlar genç ve deneyimsiz oldukları dönemlerde daha geç uyarılırlar, hangi uyarılardan nasıl etkilendiklerini, hangi uyaranlara nasıl cinsel yanıtlar verdiklerini öğrendikçe daha kolay uyarılmaya ve orgazm olmaya başlarlar. Erkekler gençken ufak uyaranlarla hızla uyarılabilirken, yaşları ilerledikçe, uyaranlara duyarlılıkları azalır, cinsel yanıt ortaya çıkabilmesi için daha fazla ve daha çeşitli uyarana gereksinim duymaya başlarlar. Çok genç bir erkeğin penisi sadece düşündüğünde ya da ufak bir beden parçası gördüğünde sertleşirken, orta yaşlarda ön sevişme sırasında okşanıp uyarıldığında, daha ileri yaşlarda ancak doğrudan penisine dokunulduğunda sertleşebilir. Kadınlar da erkekler de cinsel açıdan uyarılıp sevişmeyi sürdürdüklerinde, el uyarısı, oral seks, sürtünme veya cinsel birleşme ile orgazm olabilirler.
Birlikte girişilen cinsel etkinliklerde, eşlerin eşit ve aktif katılımları, herkesin bu etkinlikten haz almasını arttırıcı olacaktır. Birçok kişi okşanmak kadar, okşamanın da haz yaratacağını bilmemektedir. Yaygın yanlış inanışlar, erkeklerin etkin, okşayan, uyaran rolünü vurgularken, kadınların tamamen edilgen, okşanan, uyarılması gereken konumda kalmasını besler. Cinsel ilişkide her eşin %50 katılımı ideal iken, toplumumuzda kadınların sevişmeye katılımı %0 - 30 arasında değişmektedir. Oysa hem erkeklerin de sevilip okşanmaya gereksinimi vardır, hem de kadınlar sevişmeye ne kadar aktif olarak katılırlarsa cinsel hazları o kadar artabilir.